11 Eylül 2010 Cumartesi

Herkes değişmek zorunda mı, hiç beklemediğin insanlar bile? Peki insan kendine bile tam olarak güvenemezken başkasına tamamen teslim olmak niye? Nasıl?
Bu yazdıklarım değer verdiğim insanların hayatlarından.. Ama işte tecrübeler kişiye ve zamana göre biraz değişse de bazı oyunların kuralları var; anlıyorum. Ben de unuttuğum kuralları yeniden hatırlayıp oyuna geri dönüyorum.
Tabi keşke kendimiz olabilsek her ortamda, her an; şu ucuz oyunlar çocukluğumuza hapsolsa... Konuyla alakasız ama bir sandalyede düz oturamam ben. Keşke her ortamda bağdaş kurabilsem ve kimse bana "şehre yeni inmişim" gibi bakmasa. Yani oturuş tarzı belki bir maske değil ama insanlara karşı olan tutumlarımızda maske keşke zorunlu olmasa.
Örneğin derler ya doğallık önemli fln. İşte öyle değil. Özellikle kız-erkek ilişkilerinin başında, aile ilişkilerinde, akrabalara karşı ve toplu alanlarda..
not: yazıya örneklerle devam ettim anya konya durumu oldu sildim.

2 Eylül 2010 Perşembe

tomorrow is promised to no song

Artık müzik bağımlısıyım. Playlistime her gün yeni şarkılar eklemeye çalışma gibi bir manyaklığa teslim oldum.

ev kafası

Feci bir nezleye yakalanmış bulunmaktayım tam eczaneye gidicektim farkettim ki bizim ecza dolabı bildiğin minik eczane. Neyse yoldan tasarruf oldu, bir hoşuma gitti tabi, kurulmuşum salona kalkmak vakit alırdı yani. Salonu loca gibi kullanyorum zaten. Babam susuyo, sesini çıkarmıyor ama patlamaya hazır volkan gibi maşallah. He bu arada abur cuburun dibine vurdum çünkü kahveyi bıraktım.. Bu aralar Toblerone en yakın arkadaşım. Çikolata krizim azdı zaten kızların anlayacağı sebeplerden. İşte double hastalıktan evdeyim, gelen eve geliyor:)

Not:
ya fark ettim de kahveyi bırakıp çikolataya abanmak nasıl bi kafadır ya..
hadi kaçtım how i met beni bekler..

saçmalık.

bazen çok ağır saçmalıyorum. Sonradan farketmek daha bir ağır oluyor.

26 Ağustos 2010 Perşembe

ece ağlamamı engelledi:)

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Vuvuzela. Bi git.


Ya, harbi Dünya Kupası bitti, şu erkeklerin vuvuzela öttürme hevesi bitmedi. Ay resmen çocuk gibi keyif alıyorlar, her öttürüşten sonra gülüyorlar fln. Olan a5-a6 yurtlarının arasında herhangi bir yerde bulunan zavallı yaz okulu esiri insana oluyor. Ne keyif alıyosunuz onu inletince sorarım size. küçükken "annneaa bittiiiğ" diyen çocuktan ne farkınız kalıyor. Nese biliyorum o kadar değil ama benimde burama kadar geldi. Tez biter umarım bu heves. Diğer dünya kupasına kadar devam etmez veya 4sene sonra vuvuzela 2 yi bulmazlar. Tövbe tanrımız.

tam zuppa olurdu

Bazen heycanlanıyorum. Böyle bir ne konuşacağımı unutma, kelimeleri bir araya getirememe durumu yaşıyorum. Hemen elime farkında olmadan toka, kalem gibi bir nesne alıyorum. Bu şeymiş bir nevi rahatlama. Neyse işte bazen sesim titriyor, bir anda nefesim kesiliyor, bende kafamı eğiyorum ki salak yüz ifademi kimse görmesin. allahtan biraz konuşunca açılıyorum. Hani bi kaç cümle kurdum ya rezil olduysam da "geçti borun pazarı sür eşşeği niğdeye" durumu. Böyle sıçtım madem sıvıyayım diyorum sonra. Bak genelde sıvıyorum ama. Başlangıçları yapıp bitirişlerde elime yüzüme gözüme ağzıma vs bulaştırırken artık son noktaları koymada veya soru işaretinden virgüle geçmede iyiyim. Bir de şu arada gelen heyecan dalgasını yenebilsem tam süper olucak.

kaybeden yohtur aslında


Kazananlar ve kaybedenler. Kaybedenler sorun nerde deyip bir gün o yapması gereken çıkışı yapıcak. Hep kaybedemezsin ki, hem adil de değil.(Tamam biliyorum hayat hiç adil değil vıdı bdı) Bir bir bütün o kendilerini şanssız sandıkları konuları aşıcaklar bence. Bazı şeyleri de kabullenmeye başlayabilirler. Ama bazılarının üstünde bir eziklik var, bir korku böyle kendinde bazı şeyleri yapmaya güç bulamama(veya o gücü yanlış yer ve zamanda bulma,eline yüzüne bulaştırma) kendini gereksiz açıklama isteği, belki yaptığı salaklıkların herbiri için double özür dileyip onay alma isteği. Üzülüyorum o insanlara. Aslında o kadar kafalarına takmasalar bazı şeyleri, loser değiller ama o kadar çok tekrarlıyorlar ki kafalarında yaşanan sevimsiz olayları, sevimsiz olmaktan kurtulamıyorlar. Bence ben çocukken bir loserdım. Ciddiyim. Ürkektim hayata karşı, kaybedendim. Üzgünüm ama bunu aileme bağlıyorum. Tamam belki o zamanlar hamurum da bozukmuş belki. Ama işte onlara kızmaktan kendimi alamıyorum. Ve şimdi bu kendine güvensiz,saçma sapan davranıp dışlanan,genel olarak söylemek gerekirse bir yerlerde yanlış yapan insanları görünce o insandan öte ailelere sinirleniyorum. İçimden diyorum ki kesin çocukken çocuğun ağzına sıçmışlar, kafalarına göre yönetmişler, aptal saptal cezalar vermişler veya sıçar gibi dünyaya getirmişler. Dışladığım insanlar var böyle uzak durduğum ama biliyorum eğer bir gün kendilerinde yeterli gücü bulabilirlerse biraz da iq yu kullanırlarsa kabuktan fırlayacaklar. Ben mesela o baskıcı aile ortamında asi bir insan oldum bana empoze edilenleri kabul etmek yerine. Tabi bi bok oldum demek değil bu, asi olmak kötüdür, canın yanar ama en azından onların istediği gibi anne-baba gözlüğüyle bakmıyorum hayata.Kendime bir alışkanlık edindim: yanlışı düzelticem kendimdeki.
Mesela gay'e ve lezbiyene sonsuz saygım var. Tamam belki gülerim falan bazı şeylerine, ne biliyim kırıtan gay e falan , ama taşlamam lan, hatta yakın arkım bile olabilirler, olsunlar da.

Not:1) Kafam o kadar dağınık ki yazmaya başlarken ve bitirirken ki consept farklı, BİLİYORUM!.
2)küfürler için sori ama küfürsüz de duygulara tercüman olunmuyor ki.
3)yok.

10 Ağustos 2010 Salı

Felakat sıkılıyorum özellikle şuan. Bıktım yaağ sıcaklardan odaya bir giriyorum bayılcak gibi oluyorum. Etrafımda, orda burda saçma sapan tipler, konuşmalar. Yeter yaaa bıktım kurtarın beni burdan spsten de eng den de nefret ediyorum. Tatil istiyorum ya tatilll. Feci baydım, of ağlicam..

9 Ağustos 2010 Pazartesi

figüran


Belki de her masalın baş kahramanı olamayacağını öğrenme zamanıdır, bazen figüran da olmak lazım. En beleş figüran olmak gerek belkide. Mesela çocuk tiyatrosunda ağacı oynamak. Oyun boyunca konuşmadan, haraket etmeden, isyan etmeden durmak. Bazı insanlarsa kendi isteğiyle bir masalın kahramanıyken başka masala figüran olmaya gidiyor. Olucak hep; insanız. Durduğumuz yerde duramıyoruz işte. Bazen de alışkanlığın tatlı rehavetiyle atelete esir olabiliyoruz. Gidemiyoruz, kalıyoruz orda elimiz ayağımız yokmuş gibi. Sırtını rahat bi yere rastlamak yetiyor bazılarına, bazılarıysa hiç durmuyor, hep gidiyor, kaçıyor işte öle.
A: nbr canım? neettin
B: ....
A: BAOWW!

he?

önceki yazdıklarıma bakınca bir çok şey varken onları yazmış olmamı saçma buluyorum. Ruh halim sinüs dalgası gibi.Geçmişe bakıp hissettiklerimi anlamlandırabiliyorum ama bir yandan nasıl o ruh haline girmişim diyorum. Dün deli gibi istediğim şeyler bugün umrumda değil ki bugün de deli gibi istediğim şeyler var. Bazı şeyler de değişmiyor ve işte bi onlar rahatlatıyor.Bende o bazı şeyler çok az bu arada.

not: açık yazmak isterdim, yazdığım herşey çok saçma ve flu biliyorum..

4 Ağustos 2010 Çarşamba

ot bok her şey derken..

Her şeyi yapmak isteğiyle belirli bir konuda "çok iyi" olamamak; işte tüm meselem bu.
Ya her insanın yapmak istediklerinde bi öncelik olmalı sanırsam; ama ben kendim için şu öncelik belirleme gibi basit şeyleri beceremiyorum. Zamanında ailem çok mu fazla karar vermiş benim yerime veya ben mi çok pasif durmuşum huzurun düşünmemekte olduğunu sanarak. Çok maymun iştahlıyım karar veremiyorum, önüme çıkan seçenekleri eleyemiyorum.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

ben bu aralar bu alttakileri sevmiyorum!


Çözemediğim, beni ters köşe yapan insanlar,çok fazla konuşsam da karakterine dair tam bir fikir sahibi olamadıklarım(tabanları yağlayıp kaçarım genelde).

Kafelerde yeni çıkan Twister'ın kalmaması(çikolatalı olan)

Tam bir şeylere konsantre olmuşken; ki bu durum bende zor oluşur; birinin gelip umursamazca ortamın içine sıçışı.(Kişiyi sevmem sinirimi minumum seviyelere çekse de)

İlişki maceralarını anlatıp, piçliğiyle övünen erkek tipi. Bir doymamışlığın göstergesi mi?

Saçların şampuana alıştıkça şımarıp daha sık şampuan istemesi, günde 2 defa gibi..(e saçın bir de yağa ihtiyacı var demişler.)

bekletilmek. Bu yüzden bekletilceğimi anlayınca bekletirim.

İnsanları kullanmak; ki herkes yapıyor görüyorum, üzgünüm ben dahil..

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Vitaminsiz napardık hazal, ender?


bazen bazı insanlar için "çok boş len bunlar" dememek için kıçımı yırtıyorum.

o zaman "i dont fucking care"..(by Müge Bilgiç)

hepimiz her gün binlerce cinayet işliyoruz. Mesela benim öldürdüğüm karıncanın, sümüklü böceğin haddi hesabı yok. Şu yağmurlu günlerde kendini sokağa atan sümüklü böceklere baya uyuz oluyorum. Yolları katur kutur geçmek içimi bir fena yapıyor.

Odaya geldim, bi güzel yerleştim ,temizlendim tam çorba içicektim ki çorbayı üstüme döktüm her zaman ki gibi.

hediye bakma zinciri: Bir şey bulamama, kendi kendine konuşma ve komik olmayan espriler yapıp tek başına gülme, vitaminsiz kalma, müzik duyunca değişik figürler,Her şeyin komik bulunmaya başlanması;yavşama modu, esneme ve son.

İş görüşmesi 10da
Uyanış saati(tamamen tesadüfi) 09:52 bu hayatta alarmına bile güvenmiceksin..

8 Temmuz 2010 Perşembe

o ne kafası-1

böceksiz gün iyidir.

Anılar gelir bir çarpar, böyle bir silkeler seni, böle bir titretir sonra giderler başkasına. Uzaktan görürsün titremeyi, dil çıkarırsın el sallarken

Yaşamaktan, zorluklardan feci zevk alıyorum.(Başlığa isim veren cümle)

Aha essayleri de böyle dağınık yazıyorum bundan failure oluyo.

Dövme yaptırcam, .. yerime(koluma) sıkılırım onu görmekten korkusuyla minicik bşi olcak.

barney stinson, bro code, high five, legen(wait for it)dary, laptop düzel, izlemek istiyorum, hemen.

squash, bateri, piyano, espresso makinesi, hediye paketi, sakız!, falcı(?)

UYKU!-

what can i do sometimes

insanların gülüp eğlendiklerini duyduğum anda açıkcası çalışma ortamımdan kaçarak uzaklaşmak istiyorum.(Veya sıkıcı bir başka sorumluluğun yapıldığı ortamdan kaçmak da olabilir.)Ya ben gülmeyi çok seviyorum. Hatta sinirim bozukken, heycanlıyken,biri gülerken, biri düşerken vs gülüyorum. Annem artık fazla güldüğümde tehlikenin farkında, bir gün sert çıkmıştım çünkü: " şuan güldüğüm için beni mutlu mu sanıyorsun, moralim sıfır oluncada gülerim ben, üstüme gelme!" demiştim. Pısmıştı, sindi köşeye kedi gibi hatta kaplumbağa gibi kabuğuna çekildi.(e tmm başka şeylerde dedim ama haketti, allah kimseye düşmanımın annesine bile annemin çenesinden vermesin.) Bu arada söylediklerim duygusal, damardan şeylerdi, bağırıp çağırmadım beni dokuz ay karnında taşımış insana:)
he sonuç olarak " huzur içimizde" den öte huzur gülmekte! gülün nedensizce ben öyle yapıyorum, deli değilim bide..

6 Temmuz 2010 Salı

sıkıldım ben burda

imla hatalarımı düzeltmeliyim,üşeniyorum var mı gönüllü?

Süt sıcak içilmiyor, bir buzdolabını çalıştırmayı bile bilmiyorum..

Peki, sınıfta yeterli sayıda erkek varken ve ben "niye tek kız benim yaa" diye düşünürken içeri 5 erkek daha girer?

Vuvuzela sabancıda!

Doğal seleksiyon: sabancı böceği(loser) versus kelebek(imsi)

camlara taş atasım geldi şuan

"erkekler için tüm kadınlar aynıdır, kadınlar kendilerini istisna zannederler."

Bazılarıyla arkadaşlık bir yere kadar geliyor ve orda kalıyor. Ondan sonrası bir boş geliyor..

saate baktığımda 22:22 benden kaçmıyor. Anlamını biliyorum öyle gerçekten:)

26 Haziran 2010 Cumartesi

kendime yeşil çay yaptım; içine buz, nane, limon fln koydum. Öle kendimi kandırıyorum kokteyl içer gibi yudumluyorum fln. Arkadaş önerdi şimdi nesfit diyeti varmış. Böyle sabah öğle akşam nesfit yiyorsun fln. İşte bi kahvaltı serbest. Hooopp serbest dediysek nutella gelmesin hemen akla. Neyse hayatımın her günü bugün yediklerime dikkat edicem diye iç sesimle işbirliği içinde başlıyor ve günün sonunda genellikle günün belirli bi saat dilimini tatlı kriziyle geçirmiş olarak bitiriyorum. Ve eğer şanslıysam o saat dilimi iki günlük kalori ihtiyacından daha az kaloriyle geçiyor. Şimdi düşünüyorum da o nesfit diyetini yapsam adı iki günde çikolatalı nesfit diyetine çıkar ve benim için hiçte karlı olmaz.

22 Haziran 2010 Salı

olur öle..

Of Ayça of, saçmasapan şeylere takılmasaydın şuan kafandaki soru:"İspanya mı yaz okulu mu?" olmicaktı..
kaç senedir gitmek istedğim barcelona, evet hakettim, yalan oldu=(

20 Haziran 2010 Pazar

hey! romantik komedi filmler kandırmayın artık insanları.Hoşsunuz, eğlencelisiniz ama gerçeklikten çok uzaksınız. Klişelerden ilerliyorsunuz bi kere hep.Önce iki insan birbirini görür beğenir, araları olur sonra bi sorun çıkar uzaklaşırlar, biri diğerinin ayağına gider ve mutlu son. Şuan izledğim film de böyle olucak daha 15nci dk dan belli yani. Nese umutluyum izlicem belki farklı bişi olur. Bir mucize felan.. Kız hep nazlanıyor böyle filmlerde. Kaçan kovalanır hesabı. Bide en basit şeyde popolarını(kibarım, kibarız) dönüyolar birbirlerine, hadi hayırlısıııı

şiiiişşşt diye koro halinde geriye dönen insan topluluğu, sürü psikolojisi her yerde.

hep o aileden birinin(ana-baba) ölmüş oldugunun anlaşılmasını sağlayan soru sorulur. soruyu soran dağılmşcasına triplere girer, üzülür bozulur. Bu romantik komedi filmimiz çok romantikse duygusal anlar yaşanır çift birbirine iyice bağlanır.

erkek özel bir yere götürür, kadının ağzı kulaklarına varır,sırıtır fln. Hemide servisi erkek yapar sandalyeye oturtur, şarabını koyar. O görmeye alıştığımız romantik iki kşilik masa..(he asıl kadın blki şarap sevmiyo, sordun mu?, niye hep şarap)

19 Haziran 2010 Cumartesi

ehh yetti beaaeeaa

arkadaş elini kolunu sallıya sallıya giden her şahsiyet tıpış tıpış dönüyor işte. Bir elin parmaklarını geçti beaa. Len madem gelceksiniz bari istedğimde burda olun bir kere de denk gelsin birini istememle onun beni istemesi. Hayır sonra siz üzlüyosunuz ondan diyorum:)
Şuan bi ark not ortalamamı sordu btün keyfim kaçtı. bakıp geliyorum, veya hiç gelmiyorum, gidiyorum buralardan, dağa çıkıp ilkel hayat yaşarım belki.

18 Haziran 2010 Cuma

maymunuz maymunsunuz


güneş, solaryum ve türlü bronzlaştırıcı ürünlerle böcek gibi simsiyah olan kadınlar. Yazık ediyosunuz kendinize cilt kanseride yakındır hea bir de güzel de gözükmüyorsunuz malesef.

Dün bi rus abla gördüm de koca poposuna geçerdiği dar pantalonun altına babet giymiş, teletabi olmuştu tam. Bide paytak paytak yürüyodu fln..

Türbükündeki Maki'ye artık büyükbaş hayvn da girebiliyor. Kıroyum ama para bnde hali, pezo gülüşü, kızları götürmeye hazır duruşu, abartılı kaslı vüjudu..
Yazdığım upuzun yazıyı kaydetmeyi unutmuşum ve ne yazdığıma dair en ufak bi fikrim yok, zorluyorum balık hafızamı ama yok işte, boş levha. Napalım artık o yazıları es geçmek gerekiyomuş diyip yola devam. İlk kez bu tatilde, laptopun etkisiyle olsa gerek diye düşünüyorum ki bu tek faktör değil biliyorum, tatilin bir bölümünü odada geçiriyorum. Geliyorum odaya feysbuktan uykusuz ve penguen sayfalarından karikatür okuyorum yarıla yarıla, bizimkilere gösteriyorum güldüğüm şeyleri, nezaketen gülümsüyorlar fln.
Çok gerginim ya.. Kızıyorum kendime büyük ihtimal 3 dersten kalıcam ve utanıyorum işte kendimden. Aileme de çok güzel bir fırsat vermiş durumdayıp söylenmeleri için, her şeye karışmaları için. Hadi bi derste uyuyakalıp sunuma gidemedim, diğeri de ns işte fizik basmıyor fln desek(ki gereken çabayı da harcamadım)e hist in finalinden niye 30 aldım ya neden yani? İşin kötüsü çalıştım ve şuan düşündüğüm şey eğer çalışmayıp girseydim kafam daha rahat olurdu, kolay sıkardım. Hadi diyelim yazamadım 30dan ne kadar düşebilir ki notum. Of neyse bu konuyu kapamak istiyorum. Açmak istediğim konu kaldı mı zaten bu aralar.(arkadaşlarla tatil hoş olabilir)
Bu aralar paso lenny kravitz, santana fln dinliyorum. Beni soktukları ruh halini seviyorum gerçekten
He müziklere fln değinmişken demet akalını duymaktan bıktım artık ya. hele şu tecrübe midir nedir ne iğrenç bi şarkısın. Dinlemicem seni inat ettim. Yani zor tabi duymamak ve ezberlememek, başka şarkı yokmuş gibi günde 3 posta çalınıyor.
Dün türkbüküne yemeğe gittik. Önce bi sahili turladık fln tanıdık simalar gördüm hep. Aynı orta yaş üstü kadınlar kimbilir kaçıncı bileziklerini alıyorlar. Hemide baya bi enayi yerine konularak, fiyatlar daha fazla şişirilip insanlar o dandirik şeylerle daha fzla kazıklanamaz heralde. Gözüm yürürken yengemi ve amcamı aradı olur da karşılaşırız fln. Galiba ikisini de özlemişim. Şeytan dürttü git bi evlerine bak, "napıyosunuz sie yeaa" die çemkir.. Neyse aynı giyimli ve estetikli kokonaları geride bıraktık geldik yemek yediğimiz yere. Miam mıydı neydi yemek yedğimiz yer doğrusunu öğrenip yazıcam.. Her neyse yediğim makarna güzeldi hoştu ama piazzadaki aynı makarna bile daha iyi ve arada 14milyon fark var. Sonra annem schnitzel yedi de böyle basit bir tabak gelmemişti hiç önümüze, fiyatını da söylemicem ama üzülüyor insan. Niye bunlara değindim bilmiyorum ama yemekten sonra gittiğimiz marina yacht club baya eğlenceliydi. Annemlerden ayrıldım önlere geçtim, her zmn yaptığım gibi grubun bateristini kestim.(İstanbul gelişim orkestrası)Grup üyeleride baya iyi hani. Neco,Onno Tunç, Atilla Özdemiroğlu(6enstruman çalıyor).. Neyse işte elimde tel mesajlaşırken adamın teki dayanamadı önceki muhabbetimizn samimiytne güvenerek " oo bu ortam da değilsin, olmaz ki, dans et bakiyim vıdı bıdı" bşyler dedi.Amca baya tatlıydı:)Sonra grubun kadın solistyle konuştum da kadın bana baya ilham verdi, şimdi yazamicam üşendim ama dediklerini de kazıdım.

13 Haziran 2010 Pazar

dün ve bugün

bizimkiler beni yurttan almaya 0(yazıyla sıfır)! bavulla geldiler. Bende odamdan daha fazla eşya barındıran yurt eşyalarımı çingene gibi tek tek torbayla taşıdım. Evet, beni görmediniz çünkü kafamı kaldırıp kimseyle göz teması kurmadım.

gayet güzel oturmuş palladyumda yemek yerken hemen masamın hizasındaki popeyes görevlisinin dk da 5-10kere "buyruğnn hoşgeldiniz." demesi ve bi süre sonra bu cümleyi kafamda adamdan daha sık tekrar eder hale gelip kendime işkence edişim.

erkeklerin kızlara facebooktan yazma çabası ve her seferinde gelen o aynı bahane: burdan konuşamıyoruz, zor oluyo,hiç sevmm feysbuktn konuşmayı,istersen msnden devam edelim(ahahaha). Msnini verseneee..(!,neyse konuşmiyim şimdi)

dedeler:S(lan siz naaptınız yav)selimcan sorarım sana telin niye böle çalıyo, millet yanlş anlar ama:)

öküz trene niye bakar, "öküz" olduğu için mi?(la havle vela kuvvete)abi rol biçmeseniz

içimde kimler var bi türlü karar veremiyorum, ayıklayamıyorum, herkese yetemiyorum

sevgili steakhouse menu yine canıma okudun, üstüne tatlı da gidiyor hani

ebeveynlik olgusuna karşı bir garezim var. Biz mi seçtik yaeeuu. genetik flan yalan, bir sonraki yazımda kanıt da gelicek. Neyse konuyu saptırmadan söyleyeceğim benim ideal çekirdek ailemde arklarla olan bir oluşum da mevcut efendim. Hemmen popüler kültürden herkesciklerin bildiği bir örnek veriyim. How i met your mother(amaaaaan demeyin).Çok ta eğlenceli gözüküyor. Biz seçiyoruz yahu hem, bedel ödiceksen de öde yani. Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar demişler. Yok yok yanılıyorsun kardeş, gereken değeri verirsen,iyi bir insan olursan(şirinleri hallettik tmm), yılların ve paylaştıklarının etkisiyle dostun da ağlar salya sümük.Hem aynı çağın insanısınız.Günün şartlarına uyan bir çözüm de bulur belki sana. Çabuk severim ben insanları. Kaç kere kazık yedim hala güveniyorum işte.. o zmn nasısııın:D

12 Haziran 2010 Cumartesi



bir dinle bakiyim sevcen mi?
jason mraz: dynamo of volition,lucky,butterfly,geek in the pink..
adam sempatik beyler.

11 Haziran 2010 Cuma

bazı anlar var uzadıkça uzasın istiyosun. Vakit donsun, saatler dursun dileğince keyfini çkar o zamanların. Veya tekrarlansın bir kereyle kalmasın. Bazı insanlar var ayrılması çok güç oluyor, vedalaşamıyorsun sözcükler anlamını kaybediyor. O çok keyifli anlarla değerli insanlar bi araya geldğinde işte bazen kelimeler bir araya gelemiyor. Susmak bazen en güzelidir derler. İşte o hep öyle olmuyor, içinde kalırsa o söylemek istediklerin hep bir şeyler dokunur hale geliyor.
Biraz genelleme yapmak gerekirse şuan yurttan ayrılmak zor geldi bana. Eceden, meltemden,ışıldan... ayrılmak. Uzasın istiyorum o unutmaya korktugum anılar veya tekrar yaşansın o yerlere yatarak güldüğümüz günler. Geriye bakmadan yürümek zor, özlememek zor, özenmemek zor bnm için. umutluyum ama.

dans etmek..
hiç bir şeyi düşünmeden
sadece bir sonraki hareket aklımda ve başka her şey sıradan o anda..
böyle bazı şeyler alınır elinden türlü bahanelerle işte bnmde seneler önce birbirinden saçma nedenlerle dans tutkum yarıda bırakıldı.
bir konuşma geçmişti ilk latin hocam Kortesle.(madem böyle okunuyor e o zmn böyle yazılsın)Bana İtalyaya gidip onunla turnelere katılmamı çok yetenekli olduğumu söylemişti. Tabi önce iyi bir eğitim almam gerekiyordu fln. Neyse, canım ülkemin belirli başlı meslekleri var hepinizinde bildiği kadarıyla. Bu ülkede ya doktor olunur ya mühendis ya da öğretmen. Geri kalanlar ya küçümseniyor ya da onlara gereken değer verilmiyor. Benim de dans maceram yarım kaldı işte, hemde kaç kere. Kaç kere benim sevgili ailem o bahsettiğimiz zihniyetin esiri olarak dansımı yarıda bıraktırdı. Şimdi bi yanım hala çok seviyor dansı ama eskisi gibi isteyemiyorum tabi, sanki emek vermek de istemiyorum. Bir korku var çünkü her an biri gelicek, kolumdan çekip beni götürcekmiş gibi. Bazen hala gözlerim dolar bir dans videosu izlediğimde. Sinirleniyorum da işte.Ben ne olursa olsun seviyorum dans etmeyi.
Hani küçükken hepimiz bir şey olmak isteriz ya ilerde ama genelde çok alakasız şeyler yaparız ki ailede bilir, güler,ciddiye almaz. İşte ben küçükken hiç şunu olmak istiyorum demedim ama şimdi benim bir hayalim var..

? .


daha bir şeylerin yeni yeni heyecanını yaşarken kendini şokunu atlatmaya çalışır halde bulmak..
hiç size de oldu mu?
olmasın, mümkünse hiç olmasın:)

işte öyle bir şey..


Seni her ruh haline sokabilen , her türlü duygudan çekip çıkarabilen müzikler..
önünüzde eğiliyorum. Hele ki ailenin dırdırını duymamak için; işte bir şeyler söylerken onlar "hee valla öyle" deyip geçebilmek için paso kulaklıkla dolaşmak ideal bir yöntem gibi gözüküyor bana bu bir haftalık Bodrum tatilinde..=/
sadece aile değil tabi, müzik içimdeki her acıyı susturup geçiştirebilen bir yardımcı aynı zamanda. Bakalım bu seferde yardımcı olucak mı bana?

hanson-go
put your lights on-santana

bu ikiside yazıyı yazarken biri rastlantısal biri de seçim sonucu dinlenmiş iki şarkı